Avukatlık ve Avukatlık Yasası
Adil yargılanma, hak arama veya iddiaya karşı savunma, insanlık tarihi içerisinde, değişikliğe uğrayarak gelişmiş, zamanla başkasının yardımından yararlanma şekline bürünmüş, nihayet günümüzdeki avukatlık mesleğini yaratmıştır.
Savunma mesleğinin eski Yunan ve Roma ile başladığı kabul edilebilir. Nitekim avukat sözcüğü, eski Yunanca’da, üstün, ayrıcalıklı ve güzel konuşan anlamına gelen “AdvoCatus” sözcüğünden gelmektedir.
İlk dönemlerde, yalnızca özgür erkekler savunman olabiliyordu. Avukat, davanın haksızlığını anlayınca davadan çekilmek zorunda idi.
Avukatlık, Roma’da Cumhuriyet Döneminde, çok önemli bir meslekti. Örneğin, Cesar, Roma Barosu’nda kayıtlı bir avukattı.
İmparatorluk döneminde, avukatlar topluluklar halinde örgütlenmeye başlamış, sonrasında barolar ortaya çıkmıştır. İlk baro Atina’da kurulmuştur.
Dünyanın en prestijli, gözde, onurlu mesleği iken, Avrupa’da, savunma hakkının olmadığı ortaçağda, avukatlık işlevsiz hale gelmiştir.
Ülkemiz açısından bakıldığında, 1839 Tanzimat Fermanı ve arkasından 1856 tarihli Islahat Fermanı ile birlikte, avukatlık mesleğinin başladığı ve baroların oluşmasının ilk adımının atıldığı kabul edilmektedir.
Ülkemizde çağdaş anlamda avukatlık mesleği ve baro örgütlenmesi Cumhuriyet ile birlikte gerçekleşmiştir.
1924 tarihli 460 sayılı Muhamat Kanununda yer alan, muhamat kelimesi avukatlık, muhami kelimesi de avukat olarak 1926 da değiştirilmiştir.
3499 sayılı Avukatlık Kanunundan sonra 1969 yılında yürürlüğe giren 1136 sayılı Avukatlık Kanununda avukatlık bir kamu hizmeti ve serbest meslek olarak tanımlanmıştır. Kanuna göre avukat, yargının kurucu unsurudur.